28 Ekim 2014 Salı

Minik Garip

Minik Garip

Tam beş gün önce gördüm seni ilk kez,
Sıska bedeninle nasıl da Gariptin,
İçimde sana karşı tarifi olmaz bir merhamet vardı,
İyiki beni kabul ettin o ufak dünyana Garibim.

Minik pembe yumuşak patilerin vardı,
Artık cennetin zemininde topraksın,
Yaratan ruhunu baki kıldı minik Garip,
Sakın korkma Rab sana bizden daha iyi bakacak.

Benimle geçirdiğin o iki gün,
Seninle oynadığımda salladığın o kuyruğun,
Aklımdan hiç çıkmayan o suratın,
Seni çok özledim Garip...


3 Şubat 2014 Pazartesi

Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık siyaset oyunları

2013 yılının Haziran ayında herkesin gözlerini çevirdiği bir nokta : Taksim Gezi Parkı. Peki neydi bu parkı bu kadar özel kılan şey ? İki ağacının yerini değiştirme bahanesiyle gerçekleştirilen mevcut hükümeti itibarsızlaştırma devirme girişimiydi. Evet okuyucu bu yazının taraflı hükümet şakşakcılığı yapan bir yazı olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Gerçekleri bilmek öğrenmek istiyorsan devam et okumaya...

Ekonomik Tetikçiler, evet belki daha önce duymadığınız bir tabir. Aşağıdaki videoyu izlemeye başladığınızda ekonomik tetikçilerinin kimler olduğunu ve tarihin gerçekten tekerrür ettiğini görmüş olacaksınız. Gezi Parkı ilk operasyon değildi. Belirli sermayeler tarafından finanse edilen ideolojik ya da dini açıdan toplumun çoğunluğundan farklı düşünceye sahip olan insanlar kışkırtılarak bunların yanına yasadışı örgütleride katarak çok kolay bir şekilde isyan çıkartabiliyorlar. Amaçları belli, iktidarı devirip yerine kendilerinin kolaylıkla kontrol edebileceği birini oturtmak. Yeni gelen öncekinin başına gelenleri bildiği için daha itaatkar olacaktır.

Ünlü "Zeitgeist: Addendum" belgeselinden bu bölümü dikkatle izleyiniz. Bir Ekonomik Tetikçi olan John Perkins bakın neler anlatıyor :



AKP ve Tayyip Erdoğan'ın yükselişini incelersek, sıfırdan bir partinin muazzam bir şekilde organize olması, kurucusunun şiir okuduğu için hüküm giymesi sonrasında dışarı çıkması ve 12 yıl zirveye oturması çok inandırıcı bir hikaye değil. Cemaat (Fetullah Gülen) ve belkide Amerikan'nın desteğini alarak zirveye geldiğine inanıyorum. Ancak onların gücünü yükselmek için kullanıp şimdide sırtını döndüğü ve onların çıkarına hizmet etmediği için oyunlar oynandığını düşünüyorum. Aslında başkanları, iktidarları halklar seçmez. Seçtiklerini sanarlar sadece. Kendilerini elite olarak tanımlayan dünyadaki bir kaç sayılı aile tarafından herşey kontrol edilmekte herşey. Başkanlar ve Başbakanlar değişir. Bu bahsettiğim güç ise hiçbir zaman değişmez. Bu güce sahip aileler şirketlerin ve medyanın sahibidir. Bugün Beyaz TV Ana Haber'e ya da ATV Haber'e bakarsanız bir tarafı Kanal D, Star, CNNTürk Haberlerini izlerseniz diğer tarafı görebilirsiniz.

Belki kuruluş aşamasında AKP bu güçlerden yardım aldı ya da almadı ama gelinen şu son noktada aynı güçlerin mevcut yıkmaya çalıştığı aşikar. Amerikayı örnek alalım. Obama'nın karşısına kimi çıkarmışlardı ? McCain'i çıkardılar. McCain dediğimiz kişide bildiğiniz Kemal Kılıçdaroğlu'nun Amerika Şubesi. Obama'ya bakın hitabet yeteneği ve karizması olan bir lider. Sonuç zaten belliydi. Türkiye'dede benzer durum yaşandı. Daha tecrübeli olan ve gerçek bir lider olan Deniz Baykal, bir kaset operasyonu ile gerilere gönderildi. Bugün CHP'nin geldiği nokta eski başkanın sorun yaşadığı Mustafa Sarıgül'den medet ummaktır. Savcı Sayan gibi doğru düzgün bir CHP'li varken amacı ana muhalefet olmak olan CHP yine yanlış yönde ilerlemekte. Bu noktada malum sermaye (Baronlar) Sarıgülü bir alternatif olarak görüyorlar.

Genç Partinin olduğu zamanları hatırlıyor musunuz ? Tayyip Erdoğan ve Aydın Doğan eleleverip Star TV ve Cem Uzan üzerine gitmişti. O zamanlar bir ittifak varken şimdi niye top tüfekle birbirlerine giriyorlar ? Cevap tabi ki çıkar çıkar çıkar. Olayın mantığı basit sen benim sırtımı kaşı ben senin sırtını kaşıyım. Düşmanımın düşmanı dostumdur.

Gezi Parkı olayları geçmişte CIA desteği ile 1953'te İran'da demokratik yolla seçilen Muhammed Musaddık'ın devrilmesi sırasında da yaşanmıştı. Tarihi incelerseniz pek çok ülkede benzer operasyonların yapıldığını görebilirsiniz. Örneğin Guatemala (1954), Ekvator (1981), Panama (1981), Venezuella - Ayaklanma (2002), Irak (2003), Mısır (2013). Bu tür isyanlar, medyanın desteği ile çok daha büyük bir olaymış gibi tüm dünyaya kolayca duyurulup farklı bir algı oluşturulabiliyor. Kullanılan direniş teknikleri ise Gene Sharp'ın "Diktatörlük'ten Demokrasi'ye" adlı kitabında anlatılmaktadır. Gezi Parkı olaylarında bu tekniklerin bazıları kullanıldı. Merak edenler kitabı internetten bulup okuyabilir.

Ne yazıkki bu olaylar sırasında bazı vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler. Türkler sadece içerden bölünerek yok edilebilir. Bunu bilen dünyayı yöneten güçler ve içerdeki uzantıları böyle bir olay tertipleyerek düzeni bozmak istediler. Peki hiç mi iktidarın suçu yoktu ? Vardı. Özellikle Alevi vatandaşlarımız, gayrimüslim vatandaşlarımız Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinden ve bazı icraatlerinden rahatsız olmuş olacaklar ki bu Gezi Parkı olaylarında piyade olarak bu insanlar kullanıldı. Alkol ile ilgili bir düzenleme yapıldı herkes ayaklandı alkolümüze karışıyor başbakan diye, Kürtaj ile ilgili düzenleme yaptı bedenime dokunma diye dikildiler karşısına. Ama ortada yapılan icraatleri görmezden geldiler hep. Herkesi mutlu etmenin bir yolu yok. Başbakandan böyle bir beklentim yok ancak uslubü tüm vatandaşları kucaklayan bir uslup olmadığı için belki kendilerini ötekileşmiş hissetmiş olabilirler. Yinede bunların hiçbiri sokakları yakıp yıkmanın bir bahanesi değil. Devlet daha ağır bir şekilde el koymalıydı. CNN 8 saat canlı yayın yaparak olayı farklı bir boyuta taşımaya çalıştı. Amaç Türkiye'yi itibarsızlaştırmaydı çünkü, daha önceden çok iyi becerdikleri bir oyundu bu.

Dünyayı yöneten güçler yukardaki videoda anlatıldığı üzere üç aşamalı bir yıkım sistemi uyguluyorlar :
  1. Ekonomik Tetikçiler : Petrol şirketi sahipleri, medya patronları, bazı yabancı şirketler aracılığıyla iktidar evcilleştirilmeye ve dünyayı yöneten bu imparatorluğa uymaya zorlanır. Rüşvet ve para kullanırlar.
  2. Ajanlar : Ekonomik Tetikçiler tarafından yola gelmeyen ülke liderleri ajanlar tarafından ya ülkede isyan çıkararak devrilir ya da suikast düzenlenerek yerine söz dinleyen bir lider geçirilir.
  3. Ordu : Ajanlarda başarılı olamadıysa devreye ordu girer. Tüm dünya kamuoyu desteği alınıp savaş çıkarılır (Irak)
17 Aralık gerçektende dostmodern bir darbeydi. TV kanallarında Medya Mahkemeleri kurulup iktidar yolsuzluk yaptığı için cezaya çarptırıldı. Ayakkabı Kutusu gibi herkesin algısını tek bir noktaya çekecek bir sembolle birlikte. Son derece güzel kurgulanmış bir oyundu. Bu kurgunun icrasında zamanında destek veren cemaatte kullanıldı. Şu sıralar 2. aşama olan Ajanlar'ın aşamasındayız. Başbakan Tayyip Erdoğan bu seçimlerden başarı ile çıkarsa bir suikaste kurban gidebilir. Umarım böylesine güzel hizmetler sunan bir hizmet adamının başına böyle birşey gelmez. Ama tarihte pekçok örnek var. MİT'in tırları ile de dünya kamuoyunda Türkiye başbakanının El-Kaide'ye destek verdiği algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

Siyaset şu sıralar dizayn ediliyor. Yeni silah MEDYA ve SERMAYE. Savaşlar artık topla tüfekle olmuyor. BÖL ve YÖNET kuralı ile hareket edenler tarihten gelen bilgi birikimlerini çok iyi kullanıyorlar. Gözümüzü açık tutmalıyız. Yazar kasaların atıldığı, Ecevit dönemini, 1 milyar dolar IMF'den para alıp nasıl memur maaşları ödendiğini, Kemal Derviş'i nasıl ithal ettiğimiz ve nasıl ekonomimizi mahvettiğini unutmayalım unutturmayalım. Başbakanı sevmeyebilirsiniz, ideolojik açıdan aynı düşüncelere sahip olmayabilirsiniz. Ancak bu ülke tarihinde hiç olmadığı kadar özgür ve demokratik bir ülke oldu son 12 yılda. Başı örtülü insanlar sırf inançlarından dolayı okuyamadılar. Bir insanlık suçunu hep beraber işledik. Kürt vatandaşlarımız kendi dillerini konuşamıyorlar ötekileştirilmişlerdi. Şimdi ise barış rüzgarları esiyor. Türkiye değişti ve bundan rahatsız olanlar var. Silkelenip uyanın.. Medyaya inanmayın araştırın ve doğruları arayın. Sizden gizlenen doğruları...

Bu makaleyi wordpress adresim olan http://wordpress.kaan.tk adresinden takip edebilirsiniz.

24 Ocak 2014 Cuma

Siyah ve Beyaz

İlk şiirime göstermiş olduğunuz yoğun (!) ilgi üzerine ikincisini yazayım dedim (: Beğenirsiniz umarım.








Siyah ve Beyaz

Sevmenin en güzel haliydi,
Gizlice ve derinden olanı,
Yüzünü güldürdüğüm her anın hayaliydi,
Beni canlı ve mutlu kılan.

Seni şımartmaktan hiç yorulmadım,
Benim öncelikli işimdi bu,
Nerden bilebilirdim ki,
Hepsinin bir yanılsama olduğunu.

Farklıymışız farkedememişim güzelim,
Yazılı olmayan kurallar varmış,
Birde bu kurallara sımsıkı bağlı insanlar.
Kafamdaki sen, senden çok farklıymış.

Sen üzerine dikilmiş bir gelinlik kadar beyaz,
Bense simsiyah bir damatlıkmışım.
Farkımız renklerimiz olsada,
Görememişiz aslında birer renkmişiz.

Kaan Doğan

Bu şiirime diğer bloğum olan mkaand.wordpress.com adresinden de ulaşabilirsiniz.

16 Ocak 2014 Perşembe

Ihlamur ve Bal'ın Hikayesi

İlk şiir denememin son şiir denemem olmaması için lütfen yorumlara dikkat edelim (: Birden içimden geldi şiir yazmak. Gün geçmiyor ki insan bir başka özelliğini keşfetmesin. Umarım beğenirsiniz...






Ihlamur ve Bal
Umudumdu o güzel gözlerin,
Her baktığımda içinde kaybolmak istediğim.
Farklılıklar mıydı yoksa bizi yabancılaştıran.
Ne oldu ? Neden yoksun şimdi ?

Ihlamur oldum sense bana tat veren bal,
Bilemedin, göremedin diğer yarını,
Yaşanacak o kadar çok şey vardı ki,
Ama yıkıverdin kumdan kalelerimi.

Unutmak mı zordu yoksa hatırlamak mı ?
Yoksa unutmak istediklerini sürekli hatırlamak mı ?
Neydi seni bu kadar özel kılan ?
Benim ilk ve son şiirim olman mı ?

Bana tekrar hayal kurmayı öğrettin,
Ne kadar uzakta olsanda, nefesin benimle.
Mutlu yaşa, kalbimdeki kadife kaplı o müchevfer kutusunda.
Mutlu yaşa balım...

Kaan Doğan

13 Ocak 2014 Pazartesi

Görüş ayrılıkları, Alevilik-Sunnilik ve Yobazlık Hakkında

Uzun süredir ihmal ettiğim bloğuma farklı bir yazı ile devam ediyorum. Uzun süredir yazamadım çünkü yazmak için önce yaşamak gerekir. Yaşamadan yazarsan sorular içersinde boğulursun ve okuyucuna birşey aktaramazsın...

Yaşananlar yaşandı ve şimdiye kadar bilmediğim bir topluluk hakkında edindiğim bilgi ve yorumlarımı paylaşmak istedim. Özellikle şu günlerde Gezi Parkı olaylarının tabanını oluşturan Alevi vatandaşlarımız ve Alevilik acaba nedir diye merak ettim, bir arkadaş edindim ve öğretilerini inanışlarını anlamaya çalıştım. Bütün bu deneyimin sonucunda bu yazıyı hazırladım.

Ben beş vakit namazını kılmaya çalışan bir sunni müslümanım. Başvuru kaynağım Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (SAV)'ın sünnetleridir. Hiçbir cemaat ile işim olmaz. Aklım ve kalbim yaradana ulaşmak için yeterlidir. Peki ailemden çevremden görmediğim bilmediğim haklarında çok fazla bilgimin olmadığı Aleviler kimdir ? Şimdiye kadar kendilerince haklı sebepleri olduğu için su altında yaşamışlar ben Aleviyim demeye çekinmişler. Peki neden ? Sebebi biz sunnilerin ataları olsa gerek. Geçmişte atalarımız elektrik daha yokken fotoğrafta gördüğünüz şekilde kadınlı-erkekli bir şekilde bir evde toplanıp cem yapan bu insanlar uyuma vakti geldiklerinde mumu söndürür yatarlarmış. Meraklı halkımızda uzaktan izleyip son derece çirkin bir iftira ile bir topluluğu lekelemiş. Bu onların genlerine kadar işlemiş ve bunu utanç olarak algılayıp şimdiye kadar seslerini çıkarmayıp kendilerini gizlemek istemişler. Tabi bu benim çıkardığım sonuç. Bugünkü aklımızla düşündüğümüzde bir topluluğun ensest bir ilişki yaşadığını düşünmenin ne kadar saçma ve gerçek dışı olduğunu daha iyi anlıyoruz ve onlara büyük bir haksızlık yaptığımızı görüyoruz.

Yıllar geçtikçe Aleviler ile Sunniler arasında bu konu büyümüş anneler babalar yalan yanlış bilgilerle çocuklarını büyütmüşler. Alevilik bir tabu haline gelmiş. Karşılıklı kız alıp vermek istememişler pek çok birbirini seven çift bu yüzden bir araya gelememiş. Kendilerini ifade edememişler ve zamanında kendilerine iftira atan insanların torunlarını düşman bilmişler. Tabi hepsi için böyle diyemeyiz çünkü araştırdığım kadarıyla tek tip bir Alevilik yok. Beş vakit namaz kılıp Ramazan ayında oruç tutanıda var. Hz. Ali camide öldürüldüğü için camiye gitmek istemeyenide var. Ama bu konuda kendileri ile çeliştiklerini düşünüyorum. Hz. Ali'yi takip edip ona saygı gösteriyorlarsa ve Hz. Ali camide öldürüldüyse burdan çıkan sonuç : Hz. Ali camiye gidiyormuş demektir. Aleviler müslüman mı ? sorusu çok sorulan sorular arasında. Kuran-ı Kerim'de pek çok yerde müslümanlar için "Namazı dosdoğru kılarlar" ibaresi geçer. Namazın nasıl kılınacağı ise tamamen peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'ın sünnetlerinden öğrenebiliyoruz. Mirac'a yükselirken meleklerden gördüğü hareketler aslında yaptıklarımız. Kadın ile erkeğin bir arada ibadet etmesi de islamda pek yeri olmayan bir davranış. Şia'lıktan biraz etkilenmiş ama pagan geleneklerinede sahip. Kimileri sorduklarında müslüman olduklarını söylüyorlar ama kendileride bu sorunun tam cevabı konusunda uzlaşamıyorlar. Pek çok forum var Alevilikle ilgili.

Yakın bir zaman önce Alevi bir arkadaşım oldu. İnsani anlamda değerleri olan son derece ahlaklı düzgün birisiydi. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü şu aralar arkadaş olduğumuz söylenemez. Ama nefrette beslemiyoruz birbirimize. Tanıdığım pek çok sunni arkadaşımdan daha düzgün kibirden uzak birisiydi. Dört Kapı Kırk Makam felsefesini benimsemişler. Baktığınız zaman bir insanda olması gereken özellikler anlatılıyor. "Canlar, hepimiz biriz" gibi söylemleri olsada, o konuda her alevinin objektif davrandığını sanmıyorum. Çoğu zaman hepimiz birimizden anladıklarının kendi içlerinde hepimiz biriz olduğunu düşünüyorum.

Tanıdığım bir abla var, oğlu alevi bir kızla beraber ve bu abla oğlunu kızdan ayırmaya çalışıyor. Tam tersine ait pek çok yaşanmış hikayelerde duydum. "Aleviler kız alır ama vermezler" diye bir kanı var. Çünkü kızlarına baskı yapılacağı ve alevilikten uzaklaştırılacağı çekincesini yaşıyorlar. Soylarının devam etmesi açısındanda böyle düşünüyor olabilirler. Benim bu konuda bakış açım net. Görüş ayrılıklarının sevgiye engel olmaması gerektiğini düşünüyorum. İster bir yahudi ile evlenin ister bir hristiyanla. Müslümanlık tebliğ esasına dayanır. Dayatma yapamazsınız. Sadece tebliğ edersiniz. Allah istediği kulunun kalp gözünü açar. Açıkcası bir sunni olarak sadece alevi ile değil tüm dinlerden evliliğe sıcak bakıyorum. İnsan olsun önemli olan bu değil mi ? Derimizi sıyırdığımızda hepimizden çıkan kan, kemik ve et değil mi ? Allah isteseydi bizi tek ümmet tek devlet olarak yaratabilirdi. Birbirimizi farklılıklarımıza rağmen sevebilmemiz için farklı yarattı bizleri. Ben bir Alevi anne babanın çocuğu olabilirdim bir alevide sunni bir ailenin çocuğu olabilirdi. Anne babalarımızı biz seçmiyoruz. Ayrımcılık yapmak son derece yanlış, düşünün bir alevi kız için hayırlısının illede bir alevi erkek olduğunu düşünmek çok doğru değil, kimse garanti veremez o alevi erkeğin cinnet geçirip 3 ay sonra eşine şiddet uygulamayacağına değil mi ? Tabi bu tabuyu yıkıp mutlu olan çiftlerde var. Yine bir sunni olarak şunuda düşünmüyor değilim. Sunni olduğunu söyleyen sokaktaki kızların ne kadar sunniliği bildiğide günümüzde ayrı bir muamma. Fatiha bilmeyen gusul abdesti nedir bilmeyen bir Z kuşağı geliyor ! Y kuşağınında ne kadar bildiği tartışılır.

Siyasete bu yazımda değinmeyip Gezi Parkı ve 17 Aralık Siyasi Oyunları ile ilgili ayrı bir yazı hazırlıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim, Alevi vatandaşlarımız ağırlıklı olmak üzere bu Gezi Parkı olaylarında pek çok vatandaşımız oyuna getirilmiştir. Gezinin bir balon olduğu ve arkasındaki güçlerin kimler olduğu bakıpta görebilen herkes tarafından biliniyor.

Yobazlık hakkındada kısa bir bilgi verip yazımı sonlandırmak istiyorum. Türkçede bir algı oluşturulmuş YOBAZ namaz kılan kökten dinci insan olarak kullanılıyor. Hatta tüm namaz kılanların YOBAZ olduğunu düşünenler var. Oysa YOBAZ belli bir dinden bağımsız olarak belli bir düşünceyi körü körüne mantık süzgecinden geçirmeden, ve farklı görüşleri ısrarla reddetip onlara tahammül gösteremeyen demektir. Yahudininde yobazı vardır Brooklyn'e giderseniz görürsünüz, müslümanında yobazı vardır. Hristiyanında, Alevininde. Karşı tarafı ötekileştiren her düşünce yobazlardan gelir. Benim inandığım doğru seninki yanlış temeline dayanır bir YOBAZ.

Yıllarca bizi sağ-sol, kürt-türk, alevi-sunni olarak bölmeye çalışan dış güçler bugün 4'e hatta 8'e bölmeye çalışıyor. Çünkü "Böl ve Yönet" stratejisi ile çalışıyorlar. Bu güçlerin kimler olduğunu sonraki yazımda anlatacağım. Yarın büyük bir deprem olsa İstanbulda, birbirimize yardım etmeyecek miyiz ? Bu aleviydi, bu sunniydi, bu kürttü, bu geziye katılmıştı bırakalım göçükte ölsün mü diyeceğiz ? Umarım silkeleniriz ve GERÇEK anlamda BİR olduğumuzu hep beraber TÜRKİYE olduğumuzu anlarız büyük bir deprem olmadan önce.

Saygı çerçevisinde yapılan tüm yorumlara eleştrilere açığım. Alternatif olarak bu yazıyı wordpress bloğumdan da takip edebilirsiniz : http://mkaand.wordpress.com